50/d ile araştırma görevlisi alımını içeren teklif komisyonda.
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve SporYönetim Kurulu’nda sözleşmeli araştırma görevlisi alımı ve Milli İstihbarat Akademisi’nin kurulmasını da içeren Yükseköğretim Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un müzakereleri tamamlandı.
Toplantılarda konuşan CHP İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir, teklifin ilişkilerinin hiçbir şekilde anlaşılmadığını, başlangıçta bazı konularda soru işareti bıraktığını söyledi.
Yönetimin keyfi kararları nedeniyle üniversitelerde yüksek lisans ve doktora yapanların olduğunu belirten Özdemir, “Meclis olarak 2018’de yasal güvencemize rağmen neden kadro bulamadılar? bu insanlar devam ediyor. Kanun yürürlüğe girdiğinde bu akademisyenlerin durumu ne olacak? Burada bir açık var. 50/d’den 33/a’ya geçenler için zorunlu hizmet yükümlülüğü olacak mı?” diye sordu.
Özdemir, kurulun vakıf üniversiteleri hakkında detaylı bir çalışma yapması gerekirken, üniversitelerin isimlerini ele aldıklarını iddia etti.
Kuruluşundan bu yana birkaç yıl geçmesine rağmen üniversitelerin isim değiştirme uygulamasını anlamadığını belirten Özdemir, “Bazı üniversitelerden vakfın adı çıkarılırken bazı üniversitelere vakıf adı ekleniyor. Üniversiteler, burada kriter nedir, isim değişikliğinin başka bir nedeni var mı?” sözlerini kullandı.
İYİ Parti Adana Milletvekili İsmail Koncuk, öğrenci disiplinini düzenleyen mevzuatta “kopyaya teşebbüs”e verilen cezanın çok ağır olduğunu söyledi.
Ortaokul disiplin yönetmeliğini incelediklerini ve örneğin kanunda 1 günden 5 güne kadar uzaklaştırma cezası verildiğini öğrendiklerini vurgulayan Koncuk, “Yani 12. sınıfta kopya çeken çocuk okuldan uzaklaştırılıyor. 1 ila 5 gün. Aynı çocuk 1 ila 5 gün okuldan uzaklaştırılıyor. Bu cezanın çok ağır olduğunu söylüyoruz. Kopya çekmeyi öğrencilerimize asla tavsiye etmiyoruz ama kopya çekmeyen yoktur herhalde.” terimleri kullandı.
CHP İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan, Anayasa’nın 42’nci maddesinde “Kimsenin eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz” kararının yer aldığını belirterek, görüşülen önergede “Yükseköğretim kurumlarında alkollü içki kullananlar, belirli bir süre için eğitim hakkından yoksun bırakılırlar”.
Bu durumun anayasada yeri olmadığını belirten Aydoğan, şunları söyledi:
“Anayasa karşısında bunun bir anlamı var mı? Bu, özgürlüklerin özüne dokunmak değil mi? İleride bir çocuk az miktarda alkolle yakalanırsa, onun eğitim hakkından mahrum kalırsınız. Sokarak. hukuki anlamda netlikten uzak, ölçülülükten uzak, hakkaniyetten uzak ve hukuk güvenliği ilkesiyle hiçbir ilgisi olmayan düzenlemeler ve ideolojik bir tanımlamayla küçük çocukları sokakta bırakmayın. olmaz.Tanımlayamazsınız.Biri içki içer,biri çay içer.Sizin düzenlemenize göre bir genç içtiği alkolden dolayı eğitim hakkından mahrum kalır,biz ona vicdanımızı yedireceğiz ve bunu geçeceğiz. burada teklif, öyle mi?” ifadeleri kullandı.
MHP Erzurum Milletvekili Kamil Aydın, bir eğitimci olarak eğitimdeki kriterinin Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ortaya koyduğu muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmak olduğunu söyledi.
Beşikten mezara kadar çağırdıkları bir süreçte, “İlim Çin’de de olsa alacağız, almak mecburiyetindeyiz.” Bunu dediklerini belirten Aydın, “Batı ülkelerinden verilen referanslar tacıdır. Sözlerinizi anlayamıyorum. Batının çok gelişmiş büyük üniversitelerine gittik. Alkol ve sigara kullanılmadığına şahit oldum. Bu nedenle burada ele aldığımız konular detaylandırılmıştır, o kurumu ve yetkisini bağlayan konular anayasadan kaynaklanmaktadır” dedi.
“Anayasa Mahkemesi, mevzuatın kanunla düzenlenmesini istedi”
YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar ise Türkiye’de bu zamana kadar yükseköğretim alanında öğrenci disiplinini düzenleyen mevzuatın büyük ölçüde yönetmeliklerle yürütüldüğünü hatırlattı.
Son anayasa kararında öğrenci disiplin yönetmeliğindeki unsurların anayasaya aykırılık açısından bir değerlendirmesinin yer almadığını belirten Özvar, “Bu zamana kadar ne Anayasa Mahkemesi’nde ne de herhangi bir yargı denetiminde bir sorun olmadı. ilgili maddeler kanun teklifinde ifade edilmiştir.Ancak Anayasa Mahkemesi bizden bu konudaki mevzuatı düzenlememizi istemiştir.Bizim yapmaya çalıştığımız ilgili disiplin yönetmeliğini kanun düzeyine çıkarmaktır.Dolayısıyla biz bu görevi yerine getiriyoruz. anayasa bizden talep ediyor.” dedim.
Önerge ile sadece “disiplin uyarısı” cezasını kaldırmaya çalıştıklarının altını çizen Özvar, “Çünkü uyarı, yönetmelikte bir ceza olarak düzenlenmişti. Tüm üniversite hocaları ile yaptığımız istişarelerde, anket çalışmalarında ve öğrenci görüşmelerinde disiplin cezası uygulandı. Ceza olarak değerlendirilmesinin öğrenci psikolojisi, motivasyonu ve sicil bilgilerine dayandığının açık olduğunu belirten Özcan, “Sağlık açısından çok olumsuz sonuçları olduğunu gördük ve bunun da düzeltilmesi gerektiğine inanarak ilgili cezayı kaldırdık. Bunun dışında disiplin yönetmeliğinde yer alan unsurların tamamına yakınında rastgele bir değişiklik olmadı.” sözlerini kullandı.
Teklifin tamamı üzerindeki müzakereler tamamlandıktan sonra konular masaya yatırıldı.